Birikmişlerden iki
ben. Ben durgun bir gölün
kenarında, tam bana göre ayarlanmış taşta oturuyorum. Gölün üstündeki masmavi
gök bana bakıyor,
üstündeki gökten rengini alıp içine,
su derinliğini,
su karanlığını katmış,
su da bana bakıyor. Her şeyin gözü üstümde, senin gözlerinde. Elimde bir sopa, doğuştan eğri olta misali, ucunda ip mip yok, öyle balık tutuyorum ben. Sağ üst yanımdan izliyorsun beni,
gök kadar üstten değil,
tanrı gözü anlatıcı yada izleyici gibi değil,
olduğun gibi insan gibi izliyorsun beni.
üstündeki gökten rengini alıp içine,
su derinliğini,
su karanlığını katmış,
su da bana bakıyor. Her şeyin gözü üstümde, senin gözlerinde. Elimde bir sopa, doğuştan eğri olta misali, ucunda ip mip yok, öyle balık tutuyorum ben. Sağ üst yanımdan izliyorsun beni,
gök kadar üstten değil,
tanrı gözü anlatıcı yada izleyici gibi değil,
olduğun gibi insan gibi izliyorsun beni.
Havayı biraz serin tutmuşsun,
giydirdiğin kazak ılık tutuyor beni, güneş hiç batmıyor, sen öyle sanıyorsun,
senin gözün açıkken batmıyor,
ama sen uyuyunca batıyor o güneş.
Sen uyuyunca bende senin aklına gelmeyen her şeyi yapıyorum, aklına gelip de o hayale kaymadığın.
senin gözün açıkken batmıyor,
ama sen uyuyunca batıyor o güneş.
Sen uyuyunca bende senin aklına gelmeyen her şeyi yapıyorum, aklına gelip de o hayale kaymadığın.
Balık oluyorum ama göle girmiyorum,
gökyüzünün sonu ile
gölün başlangıcı arasında yüzer uçar bir halde , göl ne kadar geniş acaba diye keşfe çıkıyorum, gittikçe gidiyorum, çünkü dönüş zor olmuyor benim için
sen gözünü açar açmaz ben,
senin beni izlediğin noktadaki bakışına giriyorum.
sen benim farkında olmadığımı sanıyorsun ama göz kırpışlarında ben seni fark ediyorum, sonra balık hafızasıyla, kırpış arası anlarda unutuyorum.
Hep gülümsüyorum ben.
Bunu sen yapmadın, vücudumda
hiçbir değişikliğe gitmedin bu hayalde ama kazağım farklı, sürekli de renk
değiştiriyor, sanırım bana almak isteyip de alamadığın kazaklar bunlar.
Saçlarım uzuyor, gözümün önüne geliyor, kararıyorum son bahar güneşinde.
Saçlarım uzuyor, gözümün önüne geliyor, kararıyorum son bahar güneşinde.
Sol yanımın gerilerinde minik bir tepecik var, ardındaki
daha büyük tepelere ip ucu gibi, ben de bilmiyorum ardında ne var, sende .
bence bozkır tepeler var orda , bence uzakta da olsa bir deniz var, belki
uzağında bayaa.
iklim değişiyor ve orman başlıyor ki bu kuzey ediyor. Ben bilmiyorum, sen de bilmiyorsun. Ben gölün üstünü biliyorum, genişliğini, sen onu da bilmiyorsun , çünkü o sırada gözlerin kapaklı, gözlerine uyku doluyor. Gölün hareketsizliğinden, benim hareketsizliğimden hayale yüklediğin duygunun huzur olduğunu biliyorum.
iklim değişiyor ve orman başlıyor ki bu kuzey ediyor. Ben bilmiyorum, sen de bilmiyorsun. Ben gölün üstünü biliyorum, genişliğini, sen onu da bilmiyorsun , çünkü o sırada gözlerin kapaklı, gözlerine uyku doluyor. Gölün hareketsizliğinden, benim hareketsizliğimden hayale yüklediğin duygunun huzur olduğunu biliyorum.
Ama biliyor musun iyi ki hareket
etmiyorum, her hareket devamını gerektirirdi, tercihleri sebepleri, sonuçları
sonra o hayale sığmazdı ve boşluk olurdu hatırlanmazdı. Ya da üç beş figürlü
bir hareket bana kendimi tekrar ettirir dururdu.
Huzuru bulmaya da gelmiyorsun,
herkesin huzuru kendine ; kapaklı bir kutu gibi de değil bu yani sakladığın
yeri zamanı gelse bahsedersin bu hayallemeden ve ben bunu güvendiğin birine
anlatacağını biliyorum
hasret sandığındaki kurt çırpınır da sessiz nidasını duyan olmaz sanılır.
YanıtlaSiliçinde insanın damla damla bi özlem birikir de özlemi felaketi olacak zannedilir.
zamanın ve dahi mekanın lafı mı olur seven sevdiğinden bi anlık ayrılışa tahammül edemezken...
bekleyim ey dost bilenmemiş özlemlerimle mülteci bir çocuk saflığında bekleyeyim.biter elbet biter ya, bigün. peki ya bitince? özleyişlerimi özlersem ne yapmalı?
söyle ey aziz
yazdıklarıma, çizdiklerime karanlıkta ben ışık tutmuşken ışığı söndürdüğümde niye hala konuşuyorlar?
bu defa yazdıklarım mı benim hasretlerimi,uzak düşmüş yakınlıklarımı yazıyor,içimdekileri maddeleştirip ete kemiğe buruyor?
konuşsana ey dost susarsan canıma değen canın yanacak.
kim bilir belki bir seher vakti özlemlerimizi de bavula koyup eyupun ikliminde zihnindeki herşey zihnimi kavurana dek susarız.Sahaf Mehmet amca semaverde çay demler Ayşe teyzede belki sıcacık gözlemelerinden ikram eder
sussana ey dost
konuşursan aynalar dile gelecek,düne ait ne varsa bugün yeniden hatırlatacak.
ne olur sus ruhum bu azaba dayanmıyor
sen konuştukça göz yaşlarım zafer kazanmışçasına akıyor.
kim bilir belki bir gün gelirde herkesin bildiği ama kimsenin görmediği bi yerde aylar yıllarca konuşuruz ilk günkü heyecanla.huzur aynadaki yalandan ötesi olur.
belki bir gun beklenen gelirde biter özlemler
http://www.youtube.com/watch?v=tCTwr_e37qI
YanıtlaSilarabanın farı yandı, saat sabah üçtü
gelip beni evden aldı
galiba bir meteor düştü, macera bizden büyüktü.
sildi günü dünü, hatırlattı tekrar ikimize
o eşsiz bütünü
çağırdığında tahta melekler
korkular peşimizi bıraktı
ve orkestra en sevdiğin şarkıyı çaldı.
tekrar tekrar ıslak yollar, altımızdan kayar.
düştükçe düştük, sen bana ben sana
adına aşk dediğimiz
şehrin en yüksek binasından aşağıya
sesten yatak renkten sıcak
her şey hazır bak
sapkın gücün sihirbazları gibi
abra kadabra
tekrar tekrar ıslak yollar, altımızdan kayar
tekrar tekrar ıslak yollar, altımızdan kayar.