27 Mayıs 2012 Pazar

babasının kızı


26*27 Mayıs 2012-05-27
Saat öğlen 12 ama hala hazır olduğum söylenemezdi, çok da umrumda değildi, bişeyleri unutmak , eksik almak, listelere tik koymak artık son güne bırakılmışlığın altında önemlerini yitiriyor, tam tersi bir sorumluluk tırmanıyordu. Seyahatin hakkını verme, hatta seyahatin benim üstünde hakkını vermesi. Her seyahat böyleydi.  Babamın benimle gelişi İster istemez bile etkilemiyordu bunu. Denizliden çıktı sabah altıda yola, pasaportunu aldığı 13 marttan bu yana, her sabah, benimle gelecek olmanın onu heyacanlandırdığından daha çok heyecanlandıracaktı  uçağa binmek. Ama daha vardı o saate. 
 Bu fikre ve seyahata onu katmamın nedeni;  sadece paylaşım. Ev halinden ayrı bir paylaşım, sınırları zorlayan bir paylaşım, rolleri aşan bir paylaşım. Saat 13 suları ankara yüksel caddesinde beni bulduğunda, ben hangi alemlerdeydim acaba. terminalden ankarayla gemiş, yer altından yer üstüne çıkmış ama benimle buluşamamıştı. Bunun hayatla benzerliğini anlatamam. aynı yer üstünde ama farklı çıkışları kullanmış. yanımda bavulum (yüklerim) olduğu için onun almaya gidemiyordum, o beni bulmalıydı. buldu. bulunabiliyor muş. 
  Sarıldık. Elini öptüm. Çorba içelim dedi. En yakın restorant bile gelmedi aklıma öylesine önümü görmeden yürüdüm. Tevfik Kış. Köşede, su yeşili sandalyelerinin pencere kenarına dizilmiş olan masaya oturduk. Menüye bakarken garsona sorular sorduk. Çorba geldi ben salata aldım. Çaya kadar devam etti bu fasıl. Saat 2 kusur olmuştu daha erkendi ama 442 durağına doğru yol aldık. Toplasan 50 adımda bir yamuk çizip buluştuğumuz yerden bizi 500km uzaktaki lübnana götürecek otobüse gelmiştik bile. Uzuun yol sürdü gitti. Kızılaydan, gara, ulusa, eski meclisin önünden eski iş bankası binasından, bisikletçiler çarşısının önüne , ve daha daha da uzaklara.
   Esenboğa sessizdi, tenhaydı. Biz de susuyorduk. Pek konuşmaya başlamamıştık. Bir iki kamera görüntüsü bir iki fotograf, sürekli gelen telefonlar. Gayet rahattım . babamı rahat ettirme çabam yoktu. Giriş yapıp istanbul uçağına bindik. Tansiyonun yükseldiğini anlamadım . babam su istedi fiyatını duymadı. Uçağa geçtik , pencere kenarına oturdum ve yanımdaydı. Sürekli eğilip dışarı bakıyordu . heycanını sevdim. Bana güvenini sevdim. Yüzüne baktım. Sakindi. Uçak hızlandı ve havalandı. O buluttu , ne kadar yüksekteyiz derken istanbula indik. Amaaan ben bişey anlamadım dedi. Tamam baba tekrar bincez dedim. (Lunapark cümlesi)
  Sabiha gökçen Esenboğaya kıyasla daha kıpırtılıydı. Hemen tüm hava alanını gezdik . simit sarayına oturduk ve çayların 4.50 tl olduğunu duyunca , bilseydim içmezdim dedi. Annemle konuştuk keyifle çaylarımızı yudumlarken ve annem "babanı uçağa da bindirdin ya" dedi. Evet, herşey bir teklifle başlamıştı ve evet , tamam lar ile devam etmişti. Sonra daha uzun olacak ist-bey seferine hazırlandık. Vidyomuzu çektik. Bu sefer cam kenarında babam vardı. Çok keyif aldı, bende.
   Kahvemizi içtik, dünya haritsını inceledik. Kitabımı okudum derken beyruta indik ve gümrükten de geçtik. Muhammed karşıladı bizi. Elin adamından da öte, gavurun adamı, babama göre. Tanımayız etmeyiz, ama Refik diye tanışırken babam gayet güvenliydi. Bizi taksiyle almaya gelmiş, ofisine götürdü . oldukça geniş iç içe odalardan oluşan renkli duvalar ve antikalarla dolu. Ya o eski kameralara fotoğraf makinelerine ne demeli.  Gözlerindeki sevince yorgunluk ve uyku karışırken babam, yemek sonra çayının yudumluyordu ve ben babalar ile çocuklarının arasındaki en önemli sırlardan birini paylaşmaya hazırlanıyordum ve paylaştım.              Herşey ne kadar normaldi.
    Refik yoruldu ve tanımadığı insanlarla kalma temeline dayanan hostelde kalmak istemediğini , parası neyse verip rahatça uyumak  istediğini belirtti. Sadece benim için burda olmaması beni sevindirdi, kendi için, kendi tarzıyla da burdaydı . şimdi o parası neyse verdiğimiz odadadayız, kahvaltı bile dahil değil, tuvaletini beğenmediği ve balkon penceresini kapatamadığı için gerildiği. Burası eski bir oda , hiç sevmediğim müzik grupları gibi. Gitar ,  ......gitar, davul, vokal gibi. Yatak, uyumsuz dolap ve ektra uyumlu perdeyle bir de halıflex kaplı. Refikse odada terlik olmadığından sikayetçi. Direkt yattı, ilk defa başka bir ülkede kızıyla olmanın yaratabileceği yapma(cık) sevinç duygusuna kapılmadı bana gülen gözlerle iyi geceler demedi ve uyudu. Yarın başka bir ülkede uyanmak üzere.