4 Ocak 2012 Çarşamba

ayakkabılarını hatırlıyorum, içinde ayaklarının olmadığı. kapı açılınca sonuna kadar girmek için dar koridora, ayakkabılık ve portmantoyla sıkıştırılmış. ayakkabılar; biri diğerinden üç santim daha adımlı, diğerinin ucu özlemiş gibi yanaşmış; topuk kısımları ayrı yerlerde. bağcıkları içe saklanmış, yada dışarı kusmuş gibi. kahve deri rengi ve deri beyaz tabanla huzurlu uyum içinde. kahve beyaz leke, süt ve kahve karışımından çnceki gibi. ayaklarınsa odanda masanın altında. biliyorum, hiç onları orada görmesemde, odana girmemişsemde. çıkıp gelirler seni bana getirirler geldiğimde ayakkabılarının içi boşsa bi şekilde ayaklarının seni bana getireceğinden emin, sütlü hahvenin rahatlığındayım. bi dahakine siyah, savaşgan, yabani,başı dik kış botlarını anlatıcam