27 mayıs
Pazar beyrut, tripoli
Şu an
her şeyi ama her şeyi okumak istiyorum. Aynı anda, dola dola, üst üste ve
bunların hepsini bir anda yapmak istiyorum. Semanın burdan (Lübnan’dan benim
için aldığı) getirdiği “the official
guide lebanon”u, “kendi kendine pratik arapça konuşma klavuzu”nu (niye kendi
kendime konuşcaksam) , “sony dijital ses kayıt cihazı tanıtma ve kullanma
kılavuzu”nu, “yaşamın ucuna yolculuk”u, “karya defteri”ni...
en son dedim ya başka bir ülkede uyanmak
üzere diye, uyandım, uyandık. Aslında gece o kadar da huzurlu geçmedi, tilki
uykusu uyudum. Saate bakıp durdum, rakamları büyüttüm uyku aralarımda. Babamın
bu saatlere kadar uyuduğunu görmek garip geldi, her ne kadar çok yorulmuş
olsada sabah erkenden ayakta olur diye bekliyordum. Akşamdan sorduğum üzere
otelde kahvaltı edeceksek bilmem kaç dolar vereceğimiz düşüncesini pek
benimsemedik. Sabah bir sohbetle, günün plansızlığına bu kelimeyi kullanmadan
vurgu yapan bir sohbetle başladı. Plan yoktu, ne yapacağımızı nereye gideceğimizi
planlamamıştım. Sadece harekete geçecektik. Babam birinci kattaki odanın
balkonuna çıktı , sohbete orda devam ettik , biraz çekim yaptık, sohbeti
kaydettik.
karşıdaki binanın elektrik
kabloları, sokaktaki lüks arabalar, balkonlardaki insanların kritikleri derken öğlen
12 de çıkmış olacaktık otelden ama daha erken davrandık. Aman gidelim artık
dedik. Otel odasına olumsuz cümlelerimizi saydıra saydıra çıkarken hamam böceği
karşıladı bizi.. muhammedin yanına, ofisine doğru yürüdük tıngır, mıngır. Bu
seyahatimde sırt çantam yok ama çeyiz düzer gibi başladım yenilerini almaya..
ofiste Ema’yı günaydınladık. Ema Muhammedin
cs’den misafiri. Kuveytli bir devrimci.
Tiyatrocu, şarkıcı, oyuncu, yazar.. uzun zamandır kendime ad seçtiğim Karya’yı,
AL Cezire televizyonu için Türkiye hakkında 26 günde çektiği belgeselden
hatırlaması gibi, Ema ile de Khalil
Gibran’da buluştuk. “the prophet” ın teatral sunumunu oyuncu, yönetmen olarak
yapmış.
Siz kimsiniz dedi. Anlattım bu adam kim dedi
anlattım. Keşke bendeler, babalar, düşünceler havalarda uçuştu. Sanatçı
tarzının örneklerini gösterdi, şarkılarını dinletti. Bizi yemeğe davet etmek
istedi ama yemek bize geldi. Yanımızda ki pişmaniye, türk kahvesi, duvar süsü
ne varsa paylaştıktan sonra kahvelerimizi yudumladık. Artık duramıyordum bir an
önce köye bir adım daha yaklaşmak istiyordum, beyrutu görmek gözümde değildi.
Hemen taksiyle Charl Helou Otobüs terminaline ulaştık. 20 dakika sonra
otobüsümüz kalkacaktı. Bulunduğumuz yerden terminale 5000 LL verirken, bir
buçuk saatlik Tripoliye iki kişi 7000LL vermemiz ekonominin cilvelerinden sayılabilir
sanıyorum. Garaja doğru gelirken sahil yolu tam seyirlikti. Güzel hava, mavi
deniz, Orta doğunun parisinde mutluydular biz de taksiden onları izledik. Takside
şunu düşündüm; bir insan bir şehri nasıl öğrenir nasıl unutur. Hissiyatı,
zincirlemesi o kadar güzel gitti ki bu düşüncenin paylaşarak büyüyü bozmak
istemiyorum. O resim bende kalsın.
Bi baktım babam türkçe konuşuyor
karşısındaki yarı ingilizce çokça arapça , sonucu babam otobüsün saati bellli
olmazmış diye çeviriyor bana. Hemen kamerayı çıkarıyorum. Bu terminal denen yer
esenler gibi ama terk edilmiş yada sadece en alt katına kullanmaya izinliymiş
gibi. Ya esenler işte. Çok lüks arabaların gelip bir kaç kişiyi bırakmaları çok
tezat , alla alla diyor babam fotoğraflarını çektiğim bilmem kaç model Dodge
otobüsleri göstererek bunlardan gelicek herhalde diyor, gülüyor. Hızlı kıvrımlarla
beklediğimiz peron misali alandan geldiği hızla ayrılan , Dodge ın sert çizlerine
karşın, daha yuvarlak hatlarla biçimlenmiş 6-7 kişilik lüks Hundayn minübüslere
bakarakda “ahh keşke şunlara binsek ” diyor. Gelen araç 50 NC , tanıdık,
fethiyeye, köye, beytepeye , tunalıya gittiğim araçlardan. Babamdan “iyi bari”
cümlesini duyuyorum. Bagajları yerleştirmek için caba sarfederken onu
görüntülüyorum , işini bitirip bana el sallayarak biniyor araca. Mutlu.
Yol sahilden .. harika bir yol, yada ben
tüm yolları sevdiğimden .... babamla kullandığımız paraları ve miktarları not
ediyoruz. Beyrut sınırları içinde mi orası bilmem ama “teleferik “ görüyoruz
sahilden dağlara doğru ve anayolun üstünden geçiyor. 43. Parça Peacock Tail yolun
ilk şarkısı. Merdiven çıkıyormuşçasına yükselen, yükselten ritmi, salınma hissi, sorgu provasına
hazırladı beni. BoC şarkılarında hep mavi rengi vermiştir zaten, kıyıdan
gitmemiz de tesadüf değil, o 50 Nc pegasus misali uçurdu bizi. O uçma hissini
de çalışan klimalardan aldım sanırım.. ve sorgu:...
Sorgu, şöförün radyonun sesini açması ve 8
yolcunun kulak kabartması, öne doğru eğilip kulaklarının açısını ayarlaması
gibi vücut diliyle bir tedirginliğin baş göstermesiyle dikkat dağııklığında son
buldu. Tedirginlik ... tripolide olaylar, suriye karışık, Dayvan Cowboy 44.
02:10. dakikada tedirginlik son buldu . babam “uçaktan insan korkuyor, alışkın değiliz”. Gülümsüyorum. Kim uçmaya alışabilir ki...Tripoli giriş; Farewell Fire ....
02:10. dakikada tedirginlik son buldu . babam “uçaktan insan korkuyor, alışkın değiliz”. Gülümsüyorum. Kim uçmaya alışabilir ki...Tripoli giriş; Farewell Fire ....
Tripoli express yazıhanesinde indik, bizi
başka bir baba karşıladı. Hüseyin. Babamla yaklaşık aynı yaşta. Buyur edildik,
ikramlar üstüne ikramlar.su, portakal aromalı bir içicek, ÇİÇEK çok güzel kokan adı
gerdinye
, erik, kahve, çay... konuştukça konuştuk... babam inanılır bir şekilde
yardımcı oldu Huseyin abi konuşurken anlamamda...dil türkmence, benim ki şehir turkçesi, babamda köy türkçesi ...
yemekler hep bir ziyafet ya o kendi yaptıkları yoğurt...haydi dinlenin artık...
Akşam saatlerinden gecenin geç saatlerine,
uykular derinleştikçe, arabalardan gelen Fairouz şarkıları daha da anlamlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder